Friday, July 6, 2007

Balık kokusu


Denize açılıp balık tutmuş değilim. Elime olta almışlığım

da azdır gerçi. Geçenlerde bir fırsatını bulup Kapıdağ yarımadasını çevreleyen sulara açılınca, insanın emekliliği böyle geçmeli işte dedim kendi kendime. Daha ne ister insan yahu? Akşam sakin sulara açıl, karnını doyuracak kadar balıkla evine dön. Geçen zaman zarfında, zihninde ve bedeninde olumsuz ne biriktiyse, bir kısmı kuma bir kısmı da denize karışsın.
Durakladığımız ilk yer pek öyle bereketli sayılmazdı. Acemiliği üzerimden atmak şöyle dursun, ben mani olmayayım diye kenara çekilmeyi düşünmeye başlamışken peşpeşe oldukça süratli iki yunus sürüsü biriki metre ötemizden dalgalara karışınca, tutabildiğim biriki balığın heyecanı, bu etkileyici deniz memelileriyle bu denli yakın olmanın şaşkınlığının yanında hafif kaldı. Balık tutmak insanı enteresan şekilde rahatlatıyormuş evet, üzerine ortam da şahane olunca keyfim katlandı haliyle.
Akşam saatlerinin kimi deniz canlısının üzerinde yaratacağı durgunluk ve sığınma isteğini pekala bildiğimizden, kıyıda mesken tutmuş bir grup kayığın arasına karıştık. Doğru bir hamle, harcadığınız vaktin heba olmaması ve avın tatminkar oluşuyla ödüllendiriliyor. Bazen doğru hamle acemiliğinizi de alıp götürüyor siz farkında olmadan. Şayet üçer beşer tuttuğum balıklar keyfimin yerine gelmesine yetti.
Böylesine sade bir eylemden hatırımda kalanlar; yüzümü hafifçe ısıran rüzgar, deniz ve balık kokusu, ıslak bir şort, huzurlu ben. Pek nadiren oluyor böylesi. Anlatmamak olmazdı.

* fotoğraf Rodolfo Clix