Saturday, April 7, 2007
Karalama I
Aşılması gereken zor durumlarla ilgili teşbihlerde genelde coğrafi yükseltiler tercih edilir. Yoksunluk hissine sebep olan kimse yahut neyse varmak için usanmadan aşılan dağlardır. Oysa her bir zorluk; önünüze çıkan, aşmanız gereken devasa yükseltilerden çok yarıçapları zorluk derecesine orantılı kraterlere benzer. Yerden yükselirken değişen havanın verdiği tazelikten, hafiflikten, üstünüze düşen gölgelerden kurtulurken artan aydınlıktan uzak, dibe doğru yapılan yolculuk, tam da zorluğun doğasına uygun. Aşmak için zeminle buluşmak gerekir. Zirveye benzemez en dip. Giderek karanlıklaşan derinlik ve soğukluk ürpertirken, kaybolan yön hissi insanın kurtulma umudunu örseler. Öyle örseler ki yok edecek gibidir. Fakat diple yüzleşme cesaretini bulamayan insanın yakasını kurtarması zordur. Aydınlık yoksunu patikada, deriyi çizmekten parçalayan dikenlerle debelenir durur. Dibe ulaşmak zordur, dipten çıkmaktan bile. Eşiğin atlanacağı yer. Zorluklar... Atlayana kadar dayanmalı. Parmaklar son bir gayretle yukarıya, bir süreliğine ayrı kaldığınız toprağa battığında geride bırakılan karanlığın, soğuğun, ağırlığın, dikenlerin, tökezlemelerin, acının, nefessizliğin, ağrının açtığı yaralar tazedir ruhta. Yine de ruhun yaması bitmez. Ya da öyle olduğunu umalım şimdilik.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment